22 Ekim 2016 Cumartesi

Detachment / Film Yorumu


Nasıl yazacağımı bilmediğim bir film açıkçası. O kadar iyiydi ki. Bence herkes izlemeli. Ebeveynler, öğretmenler, ebeveyn olmak isteyenler...

Olay bir öğretmen gelir hayatları değiştirir değil. Çok daha farklı. Bir öğretmenin yaptığı iş neleri etkiliyor, olay daha çok bu. Bir öğretmen olarak tekrar tekrar anladığım bir şey var. Bir sözümüz, bir hareketimiz, bir tavrımız çocuklar üzerinde o kadar etkili ki. Ve siz sadece bir çocuğu değil bir nesli eğitiyorsunuz. 

Konusu:
Öğrencileriyle birebir ilişki kurabilen, fazlasıyla yetenekli bir eğitimci olan Henry Barthes bu mesleği arka plana atarak geçici öğretmenlik yapmaktadır. Şimdiye kadar hiçbir okulda arkadaşları ve öğrencileriyle duygusal bağ kuracak kadar kalamaz. Son gönderildiği devlet okulunda ise öğrencileri, hatta okulun yöneticisine kadar insanlar içine kapanık yaşamaktadır. Öğrencilerden bir tanesinin sokakta yaşamasına göz yummayan bu değerli öğretmen onun evine dönmesi için elinden gelen bütün çabayı gösterir. Hayatta hala sevgiyi hakeden insanlar vardır.

Film Henry'nin Albert Camus alıntısı ve öğretmenlerin önceden öğretmenlik hakkında görüşleriyle başlıyor. Biri annesi öğretmen olduğu için nefret ediyor, biri tatilleri bol diye kızıyor ama sonunda bazen işsizlikten bazen bir arkadaş vasıtasıyla öğretmenliğe başladıklarını ve 10 yıldır 15 yıldır hatta 30 yıldır öğretmenlik yaptıklarını söylüyorlar.


Filmde bir çok öğretmen görüyoruz. Çocuklara söz geçiremeyeni, eprileriyle sadece çocukların yanında olmaya ve onları insan olmaya yönelteni, bütün zorluklara rağmen yaptıkları en ufak şeyi bile takdir edeni, gözlerinin önünde eriyen gençliklere dayanamayanı, öğrencilerle-velilerle-sistemle uğraşmaktan yorgun düşeni....

Henry ise bir yedek öğretmen. Sorumluluk almak istemiyor, belaya bulaşmak istemiyor. Tek yapması gereken düzeni koruyup, çocukların birbirini öldürmemesini sağlamak.

Aslında yedek öğretmen olmasına rağmen gayet otoriter. Sınıfında belli kuralları var. Kendisine söylenen en ağır sözleri bile umursamıyor ama başka bir öğrenciye yapılan hakaret sınıftan atılmayla sonuçlanıyor. Onlara bir şey öğretme sorumluluğu yok. Tek istediği çocuklarda farkındalık yaratmak. 

Sorumluluk almak istemiyor ama olmuyor, gözünün önünde sokakta yaşayan, tecavüze uğrayan ve bazen de kendini satan Erica'ya karşı koyamayıp ona yardım ediyor. Duvarları kırılıyor ve Henry'nin içindeki çocuğu görüyoruz. Onun yaşadıklarını...

Çok etkilendiğim bir film.  Çok büyük sözlerle dolu bir film. Ama bu büyük sözler filmde sırıtmıyor. Şimdi sizi Detachment'tan herkesin gerçekten üzerinde oturup düşünmesi gereken -benim deyimimle- büyük sözlerle başbaşa bırakıyorum. 

Düşünün sevgili okur, bol bol  düşünün...



*Ve hayatımda aynı anda hiç böylesine kopmuş ve bir o kadar da kendimde hissetmemiştim.

*Buradaki öğretmenlerin çoğu, bir gün farklılık yaratabileceklerine inanıyordu. Bu dünyanın zorluklarını anlamamıza yardım edecek ve bize yol gösterecek birine sahip olmanın ne kadar önemli olduğunun  farkındayım. Ben büyürken yanımda böyle biri yoktu...

*O bir çanta. Onun hisleri yok. İçi bomboş. Benim de hislerim yok. Beni incitemezsin.

(ilk dersinde Henry öğrencilere öldüklerinde ailelerinin ya da arkadaşlarının onlar hakkında ne diyeceklerini düşündüklerini sorar ve bunu kompozisyon olarak yazmalarını ister. Bu da bir isimsiz gelen bir yazı.)
*Eskiden tatlı bir kızdı. Hayatından oldukça memnun gibiydi. Neden olmasındı ki? Annesi ve ben ona ihtiyacı olan her şeyi verdik. Peki neden birdenbire bu kadar sinirlendi? Neden birdenbire aşağılık ve adi biri oldu? Cevabı bilmiyoruz. Açıkçası hata bizde değil. Biz iyi ebeveynlerdik. Ona verdiğimiz emeklerin karşılığını kendini öldürerek ödedi. Aptal, bencil çocuk. Şimdi asla Princeton'a gidemeyecek...

*Hayallerinizi başkaları veriyorsa, herhangi bir şeyi nasıl hayal edebilirsiniz? Doğru olmadığını bildiğiniz halde, yalanlara kasten inanmak. Günlük hayatımızdan örnekler; Benim mutlu olmak için güzel olmam lazım. Güzel olmak için estetik yaptırmam lazım. Zayıf olmam, ünlü olmam, şık olmam lazım. Delikanlılar günümüzde size kadınların s*rt*k oldukları, onları b*c*rmeniz, dövmeniz, aşağılamanız, onlardan utanmanız söyleniyor. Kadınlar bir pazarlama kurbanı. Her gün 24 saat, hayatımız boyunca, bazı güçler, ölene dek bizi aptallaştırmak için sürekli çalışacak. Bu yüzden kendimizi savunmak ve bu saçmalığı beynimize sokma girişimleriyle mücadele etmek için hayal gücümüzü canlandıracak, vicdanımızı ve inanç sistemimizi geliştirecek tarzda okumayı öğrenmeliyiz. Zihnimizi savunmak ve korumak için okuma alışkanlığı kazanmalıyız.

* Hissiz olmak kolaydır. Bir şeyi önemsemek ise cesaret ve ahlak ister.

*Kendimi evimdeymiş gibi hissettim. Bir tane bile ebeveyn yoktu.

*Bazılarımız bir farklılık yaratabileceğimize inanırız. Bazen uyanır ve bunu başaramadığımızı fark ederiz.

*İnsanlarda ebeveyn olmadan önce bazı şartlar aranmalı ve bu konuda onlara eğitim verilmeli. Bunu evde denemeyin!








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder